Biz Değişim için Avukatlar;
Baroyu mesleki ve manevi tatmin duygularını yaşamak için ulaşılması gereken bir amaç olarak değil; avukatın ve savunmanın gücünü, saygınlığını yeniden kazanmak için araç olarak görenleriz.
Hakimin, savcının, kamu görevlilerinin önünde cübbesini ilikleyen, ayakta hazırolda bekleyen ‘devletli avukatlar’dan hiç olmadık, hazzetmedik. Bizler hiçbir otoriteye boyun eğmeyen, mücadele etmekten vazgeçmeyen, itiraz parmağını indirmeyen avukatlarız.
Baronun; avukatın ve savunmanın en büyük örgütlü gücü olduğuna inanırız. Dolayısıyla salt yazılı basın açıklamalarıyla, kınamalarla yetinmeyiz, çoklu baro eyleminde olduğu gibi cübbeyi sırtına geçirip yalnız başına Ankara’ya yürümeyiz. Her türlü hak mücadelesini tüm meslektaşlarımızla birlikte, Baronun örgütlü gücüne dayanarak veririz.
Sadece ”biz avukatız (!)” diye bağıran, ağdalı, güzel söz söyleyen değil, aynı zamanda sözlerimizi korkusuzca eyleme de dökebilen avukatlarız. Sırça köşklerimiz yoktur, makam koltuklarıyla işimiz olmaz, Baro elitlerinden hiç olmadık, ‘Baroculuk‘ işinden de pek anlamayız. Biz, pandemide bürosunu kapatmak zorunda kalan, mesaisi icra dairesi olan, mesai bitiminde de 1 Mayıs’ta, Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınanlar için Fatih Emniyet Müdürlüğü’nde sabahlayanlarız. Baro bürokratlığı yapıp tüm gün kapalı odalarda oturmak mayamızda yoktur; adliyelerde, icra dairelerinde, karakollarda, cezaevlerinde meslektaşlarımızla her zaman iç içe, yan yana, omuz omuza oluruz.Mesleğimizin gün be gün değersizleştirilmesine, ekonomik zorluklara sürüklenmesine tanıklık etmeyi değil değişimi isteyenleriz.
Baroyu profesyonel bir meslek olarak görenlerden değil; avukatın, yurttaşın, yaşadığımız toplumun hak ve hukukunu savunmak için bir ‘manivela’ olarak görenleriz.
Hak savunuculuğu yaparken kimsenin kimliğine, kökenine, diline, dinine, cinsel yönelimine bakmayız, haksızlığa uğrayan herkes için adalet talep ederiz. Neoliberal piyasacılığa karşı kamuculuğu, savaşa karşı barışı, ranta karşı kentlerimizi, yağmaya karşı doğal varlıklarımızı savunur, işçinin, emekçinin, mazlumun, ötekileştirilenlerin, hayvanların, doğanın haklarını koruruz.
Baroyu ne dar bir ‘meslekçi’ kalıba sokup ‘meslek odası‘ gibi görür, ne de içi boş hamasi siyaset yapmak için bir arena olarak kullanırız. Hem meslektaşların gündelik sorunlarıyla birebir ilgilenir, hem de yargının üç kurucu sac ayağı olan ”savunmayı” temsil etmenin bilinciyle hareket eder, buna göre politika üretiriz.
İşte bu değişimi hayata geçirmek için bizler, değerli Anayasa Hukukçusu, avukat, insan hakları savunucusu Av. Prof. Dr. İbrahim KABOĞLU başkanlığında, Barodaki 22 yıllık fetret dönemine son vermek için yola çıkıyor, tüm meslektaşlarımızı bu yolda birlikte yürümeye davet ediyoruz.